Bazı sırlar, zamanla aydınlanmak yerine daha da koyu bir karanlığa gömülür. Tarihin tozlu sayfalarında, mürekkebi hala kurumamış gibi duran, üzerine kan ve korkunun sindiği mektuplar vardır. İşte Zodiac Katili, sadece işlediği cinayetlerle değil, arkasında bıraktığı kaotik sembolizm ve toplumla kurduğu hastalıklı iletişimle, insan zihninin en karanlık labirentlerinden biri olarak karşımızda duruyor.
1960'ların sonu... San Francisco'nun puslu gecelerinde, "Aşk Yazı"nın (Summer of Love) çiçek çocukları yerini korku dolu bakışlara bırakırken, kendini yıldızların döngüsüyle, yani "Zodyak" ile isimlendiren bir gölge ortaya çıktı. O dönem Amerika, Vietnam Savaşı ve sivil haklar hareketleriyle çalkalanırken, Zodiac bu toplumsal huzursuzluğu kendi sahnesi olarak kullandı.
Peki, onu "şehir efsanesine" ve karanlık bir popüler kültür ikonuna dönüştüren neydi? Neden 50 yıl sonra bile hala onun zihninin haritasını çıkarmaya çalışıyoruz?
"Ben Zodyak Konuşuyor..." : Egonun Karanlık Yansıması
Her şey o tüyler ürperten giriş cümlesiyle başladı: "This is the Zodiac speaking..."
Sıradan bir suçlu, yakalanmamak için gölgelere saklanır. Ancak Zodiac, tam tersine, bilinmek istiyordu. Gazetelere mektuplar gönderiyor, polis departmanıyla kedi-fare oyunu oynuyor ve mektuplarının altına imza niyetine o meşhur sembolü atıyordu: Bir daire ve üzerine çizilmiş bir haç.
Bu sembol, sadece bir tüfek dürbünü müydü? Yoksa kadim kültürlerde evreni veya dört ana yönü temsil eden ezoterik bir işaret miydi? Tabirly okurları olarak bizler, sembollerin rastgele seçilmediğini iyi biliriz. Zodiac, kendini evrenin merkezine koyan, yaşam ve ölüm üzerinde tanrısal bir yetkiye sahip olduğuna inanan hastalıklı bir egonun yansımasıydı.
Motivasyonu, klasik seri katillerin dürtülerinden ayrışıyordu. Onun inancına göre kurbanlar, "öbür dünyada ona hizmet edecek kölelerdi" (cenneti kastettiği kelimeyi de özellikle "paradice" olarak yanlış heceliyordu). Bu sapkın inanç, eylemlerini sıradan bir cinayet serisi olmaktan çıkarıp, kendi zihninde kurduğu bir "ruh hasadı ritüeline" dönüştürüyordu.
Kriptoların Dili: 340 Karakterlik Sessizlik
Zodiac'ı dedektiflik tarihinin en büyük bilmecesi yapan özellik, iletişim kurma biçimiydi. Harfler, sayılar ve astrolojik şekillerden oluşan şifreli mesajlar...
Yıllarca FBI, CIA ve dünyanın en iyi kriptologlarının çözemediği meşhur "340 Şifresi", ancak 2020 yılında (tam 51 yıl sonra) yapay zeka ve insan zekasının ortak çalışmasıyla çözülebildi. Ortaya çıkan metin, yukarıda bahsettiğimiz "köle" takıntısının ve narsisizminin bir kanıtıydı:
"Umarım beni yakalamaya çalışırken çok eğleniyorsunuzdur... Gaz odasından korkmuyorum çünkü bu beni cennete daha erken gönderecek. Çünkü artık benim için çalışacak yeterince kölem var."
Bu mesaj, onun yakalanma korkusundan çok, unutulma korkusu yaşadığını gösteriyordu. Ancak hala çözülemeyenler var; özellikle sadece 13 karakterden oluşan ve "Benim adım..." diye başlayan o kısa şifre (Z13), ismini fısıldayan son kilit olarak gizemini koruyor.
Karanlığın Takvimi: Adım Adım Dehşet
Zodiac'ın eylemleri rastgele şiddet gösterileri değil; her biri önceden tasarlanmış birer tiyatro sahnesi gibiydi. İşte o kanlı kronoloji:
20 Aralık 1968 - İlk Kan (Lake Herman Yolu)
Noel'den hemen önce, dondurucu bir kış gecesi. Lise öğrencileri Betty Lou Jensen ve David Faraday, ilk buluşmalarında tenha bir yolda oturuyorlardı. Zodiac gölgelerin içinden çıktı ve hiçbir uyarı yapmadan ateş açtı. Bu, yıllarca sürecek bir kabusun başlangıcıydı.
4 Temmuz 1969 - Gece Yarısı Araması (Blue Rock Springs)
Amerikan Bağımsızlık Günü kutlamalarının gürültüsü altında, Darlene Ferrin ve Michael Mageau saldırıya uğradı. Michael ağır yaralı olarak kurtuldu, Darlene ise hayatını kaybetti.
Asıl ürkütücü olan, saldırıdan 40 dakika sonra polise gelen o telefondu:
"Çifte cinayeti ihbar etmek istiyorum... Onları 9 milimetrelik bir Luger ile vurdum. Ayrıca geçen yılki çocukları da ben öldürdüm. Güle güle."
1 Ağustos 1969 - Oyun Başlıyor (İlk Mektuplar)
San Francisco'daki üç büyük gazeteye neredeyse aynı anda mektuplar ulaştı. Zarfların içinden cinayetlerin detayları ve üç parçaya bölünmüş bir şifre (408 Şifresi) çıktı.
Tehdit netti: "Bu şifreyi manşetten yayınlamazsanız, hafta sonu insanları öldürmeye devam edeceğim."
27 Eylül 1969 - Kostümlü Kabus (Lake Berryessa)
Belki de en sinematografik saldırı... Bryan Hartnell ve Cecelia Shepard göl kenarında piknik yaparken, cellat benzeri kukuletalı bir figür belirdi. Göğsünde beyaz boyayla çizilmiş o meşhur "Zodyak Sembolü" duruyordu. Kurbanlarını bağlayıp bıçakladıktan sonra, arabanın kapısına siyah kalemle saldırı detaylarını ve sembolünü çizdi.
11 Ekim 1969 - Şehirde Panik (Presidio Heights)
Zodiac bu kez tenha yerlerden şehrin göbeğine indi. Taksi şoförü Paul Stine'ı öldürdü. Olay yerinden kaçarken polisler onu gördü ama telsiz anonsundaki "siyahi şüpheli" hatası yüzünden, yanlarından sakince yürüyüp geçen beyaz adamı durdurmadılar.
İki gün sonra gazeteye gelen zarftan Paul Stine'ın kanlı gömleğinden bir parça çıktı. Aynı mektupta tüm şehri kilitleyen o tehdit vardı: "Okul otobüslerinin lastiklerini patlatıp çocukları avlayacağım."
Sonsuz Şüpheli: Arthur Leigh Allen
Yıllar içinde 2500'den fazla kişi soruşturuldu, ancak hiçbiri Arthur Leigh Allen kadar "mükemmel şüpheli" profiline uymadı.
Neden o? Çünkü Allen'ın kol saatinin markası "Zodiac" idi ve logosu katilin sembolüyle birebir aynıydı. Arkadaşlarına "Zodiac" adında bir roman yazıp polisle dalga geçeceğini anlatmıştı. Berryessa saldırısından kurtulan Michael Mageau, yıllar sonra onu teşhis etti.
Ancak hikayenin en can sıkıcı kısmı şuydu: Allen'ın el yazısı ve DNA'sı, eldeki kanıtlarla tam olarak eşleşmedi. Allen 1992'de öldüğünde, polis onun katil olduğuna neredeyse emindi ama bunu asla kesin olarak kanıtlayamadılar.
Sonuç: Kapanmayan Bir Yara
Zodiac Katili, sadece 5 kesin cinayet işlemesine rağmen, Amerikan suç tarihinin en büyük hayaleti oldu. "Dirty Harry"den David Fincher'ın filmlerine kadar sayısız esere ilham verdi.
Bugün bile, teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, o sisli San Francisco gecelerinde kaybolan gölge adam tam olarak yakalanamadı. Belki de en büyük başarısı buydu: Sadece bedenleri değil, gerçeği de öldürdü ve kendi efsanesini ölümsüzleştirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder